Dünyada yalnız değiliz, bunu biliyoruz. Hayvanlarla bitkilerle paylaşıyoruz hayatı. Ama hepsinin bizim yanımız dışında rahat ettiği ve huzur bulduğu yuvaları var. Çoğunu biz göremiyoruz. Çünkü en kuytu köşelerde inşa ediliyorlar çoğu zaman. Hatta bazen toprağın altı oluyor yuvaları. Ama herhalde çoğunuz bir arı kovanı görmüşsünüzdür. En azından sattıkları balın doğal olduğuna inandırmak için bal reklamlarında görmüşsünüzdür. Bugün sizi o kovandan bir madde ile tanıştıracam. Belki siz beni beklemeden tanışmışsınızdır propolisle. Evet bugünkü konuğum propolis. Tanışmadıysanız ya da biraz daha bilgi sahibi olmak isterseniz devamını kaçırmayın derim.
Propolis arıların ürettiği doğal bir madde. Üretilme nedeni ise yalıtım ve koruma. Kimi koruyor derseniz balı ve kovanı diğer böceklerden ve yabancı maddelerden koruyor. Bizim evlerdeki sıva gibi. İçten sürülüyor, hem koruma hem yalıtım sağlıyor.Peki ben tüm bunları bir beslenme sitesinde niye anlattım? Çünkü propolis artık bir besin olarak masanızda. En önemli özelliği de antioksidan olması. Hem de iyi bir antioksidan. Öyle ki nar suyu ile karşılaştırıldığında tam 80 kat daha güçlü bir antioksidan etkiye sahip. Bu etkiyle birlikte bağışıklık sisteminizi koruyor, virüs ve bakterilerle savaşma gücünüzü arttırıyor. Antioksidan sayesinde kansere karşı etkileri de kanıtlanmıştır. Solunum sistemimizi de es geçmiyor ve ağızda çıkan yaralar, aftlar ve uçuklara çare olarak solunumu rahatlatıyor. Propolis B1, B2, C ve E vitamini bakımından oldukça zengin bir madde olmakla kalmıyor, aynı zamanda demir, kalsiyum, magnezyum, çinko ve bakır gibi maddeleri de içinde barındırıyor. Propolisin rengi ise yapımında kullanılan çiçeğe göre değişmekle birlikte genelde koyu kahverengidir.