Dünya üzerinde BM tahminlerine göre 7,5 milyar insan var. Bu ne demek? En basitinden bu kadar insanı doyurabilecek üretim olması demek. Üretim oldu diyelim, ama yetmez. İnsanoğlu sürekli yeni nesil ürettiğinden yapılan üretimin sürdürülebilir olması da gerek. Yoksa belki torunlarımız bizim deneyimlediğimiz çoğu şeyi tanımayacak bile. Şimdi de onu yaşamıyor muyuz? Büyüklerimizin bahsettiği bazı şeyleri tanımıyoruz.” Eskiden çok farklı bir hayat varmış.” diyoruz içimizden. Sürdürülebilirlik gerçekten önemli bir konu. Sadece cansızlar değil ama, canlılar da sürdürülebilmeli. Torunlarımızın çocukları da et yiyebilmeli. En azından etin geldiği canlıları tanımalı. Günümüzdeki insan sayısının artışına, dana ve keçi gibi hayvanların üreme hızlarına ve yılda bu hayvanlardan kaç tanesinin insanlar tarafından öldürüldüğüne bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Neyse en başa dönelim. 7,5 milyar insan aynı zamanda 7,5 milyar farklı düşünce demek. Elbette içlerinden bazıları bu canlıların sürdürülebilirliğini de düşünmüş ve insanların beslenme alışkanlıklarını değiştirmek için bir akım başlatmışlar. Bu akımın ismi pesketaryen beslenme. Nasıl ola ki o? Buyrun bakalım.
Pesketaryenlik aslında çok da yabancı olmamamız gereken bir terim. Çünkü belki de vejetaryenliğe cesaret edemeyen bir çok insanın takip ettiği bir yol. Vejeteryanlık yazımı okuyan herkesin bildiği gibi vejetaryenliğin birçok alt dalı var. Sadece süt ve yumurta yiyenler, çok katı vegan olanlar filan. Başka hiçbir hayvansal ürün tüketmemesine rağmen süt ve yumurta tüketen lakto-ovo vejeteryanlık ile hayvansal ürün olarak sadece suda yaşayanları tüketen pesko vejeteryanlığın birleşim kümesi bu akım. Yani olay kırmızı et ve tavuk tüketmemekten geçiyor. Beslenmeniz tamamen sebze, meyve, balık, süt, yumurta, kuruyemiş ve kurubaklagil üzerinde şekilleniyor. Böylece karada yaşayıp et üretimi yapılan hayvanların sürdürülebilirliği de sağlanıyor. Açıkçası veganlıktan daha sağlıklı bir yol gibi geldi bana. Çünkü hayvansal kaynaklı süt ve yumurta serbest. Ayrıca hayvansal kaynaklı balık eti de var. Yani hayvansal kaynaklı proteinden uzak kalmıyorsunuz. Balık tüketiminizi arttırarak hem sağlıklı yağlar kazanıyorsunuz hem de fosfor gibi çok önemli mineralleri. Ancak yine de kırmızı et tüketmeyerek demir ve B12’nizin eksik olabileceğini söyleyeyim. Merriam-Webster sözlüğü pescetarian sözcüğünün kökenini 1993 yılına kadar götürmektedir ve tanımını “beslenmesinde balık dışında başka ete yer vermeyen kişi” şeklinde yapmaktadır. Bu sözcük uzun yıllardır var olsa toplumca tanınan ve ünlü kişilerin beslenme sırlarını açıkladığı yazılarda pesketaryen sözcüğünün geçmesiyle pesketaryen beslenme akımı daha geniş kitlelere ulaşmıştır.