Moraliniz bozuk olduğunda ya da istediğiniz bi şeye ulaşamadığınızda sizi seven insanlar tarafından duyduğunuz bir cümle vardır. Nedir o cümle? “Her şeyin başı sağlık”. Çoğu durumda çok işe yaradığı gibi çok da doğru bir sözdür. Hakikaten her şeyin başı sağlık. Çünkü sağlıklı olmayan bir insandan sağlıklı davranışlar beklemeyiz haklı olarak. Hele ki elden giden psikolojimiz yani ruh sağlığımızsa. İnsan her an düşünen ve kara veren bir canlı olduğu için hayatımızı en çok etkileyen faktörlerden biri de psikolojimiz. Mesela bir durum karşısında farklı zamanlarda farklı tepkiler verebiliyoruz. İnsanız sonuçta ve psikolojimiz her şeyden etkileniyor. Ruh halimiz beslenmemizi de etkiliyor çoğu zaman. Farklı ruh hallerinde farklı besleniyoruz di mi? İnsanlar genelde mutluluklarını bir ziyafetle taçlandırırken fark ederler mi acaba bunu? Ya da üzgün olduklarında niye öğün atlarlar? Beslenmemiz üzerinde bu kadar etkili olan ruh sağlığımızın nelere yol açabileceğini biliyor muyuz?
ANOREKSİYA NERVOZA
Anoreksiya Nervosa, bireyin kendi beden algısının bozulması ve kendini sürekli olarak kilolu bulması, sonuç olarak da beslenmeyi reddetmesi olarak tanımlanabilecek bir rahatsızlıktır. Kişi kendi isteğiyle kilo vermek amacıyla besin alımını durdurur. Ama bir süre sonra işler kontrolden çıkar ve yemek yemek sürekli ertelenen bir sorumluluk haline gelir. Bireyler iştahlarını ve yemeklere ilgilerini kaybetmezler. Hatta hep yemeği düşünüp sevdiklerine özenli ve güzel yemekler hazırlarlar. Ancak bireyler yemeği ısrarla reddederler. Çevresindeki insanlar ne kadar zayıf olduklarını söyleseler de onlar kendilerini kilolu olarak algılarlar. Öyle ki zayıflıkları hayatlarını tehdit edebilecek noktalara varır. Psikiyatri kaynaklı bir hastalık olduğundan Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yayınlanan DSM kitapçığında tanımlanmıştır. DSM 5 tanı kriterlerine göre 2 tipi vardır. Birincisi kısıtlı tip olarak adlandırılıyor. Uzun süre aç kalıp bir anda tıkanırcasına yeme atakları bu tipte görülmez. Bu tipte bireyin son 3 ay içerisinde neredeyse hiç yemek yemeyerek, az az beslense bile diyetini çok fazla kısıtlayarak ve aşırı spor yaparak vücut ağırlığını gözle görülür biçimde kaybetmesi tanıyı almak için yeterli oluyor. İkinci tip ise tıkanırcasına yeme ya da çıkartma tipi. Kısıtlı tipte görülmeyen o birden tıkanırcasına yeme atakları bu tipin ayırıcı tanısıdır. Birey ataklardan sonra çıkarmaya yönelik davranışlar gösterir. Örrneğin kendi kendini kusturabilir, laksatif veya diüretik kullanabilir ya da lavmanı gereksiz kullanabilir. Bu davranışların son 3 ay içinde tekrarlanması gerekiyor tabi. Klasik psikoanalitiğe göre bu hastalığın tohumları çocuklukta kurulan anne-çocuk ilişkisine ve çocuğun bireyselleşme döneminde atılıyor. Her ne kadar psikiyatrik bir rahatsızlık olsa da son çalışmalarla hipotalamik endokrin disfonksiyonunun da AN oluşumunda etkili olduğu ileri sürülmektedir.
BLUMİA NERVOZA
Tekrarlayan aşırı yemek yeme, vücut ağırlığı alma ama bir diğer yandan da vücut ağırlığı almayı durdurma çabaları ile karakterize bir rahatsızlıktır. Birey tüm çabalarına rağmen yemek yemeği durduramaz. Ama beden ağırlığı, güzellik ve çirkinlikle aşırı uğraş görülür. Tıkanırcasına yeme atakları sırasında yeme üzerindeki kontrolü kaybetme duygusu vardır. Vücut ağırlığı artışını önlemek için aynı AN’nin çıkarma tipinde olduğu gibi davranışlar sergiler bireyler. Son 3 ayda haftada en az 2 kez durdurulamayan aşırı yeme ataklarının olması ve beden görünümüne aşırı bir ilgi gösterilmesi BN için tanı kriterleridir. BN da vücut ağırlığını dengelemek için aşırı egzersiz yapanlar ve çıkarma davranışları sergileyenler olarak ikiye ayrılır. Bu rahatsızlığın sebepleri de psikolojik veya sosyo-kültürel olabilir. AN ile arasındaki en büyük fark BN’lı bireylerin yardım istemesidir.
TIKANIRCASINA YEME BOZUKLUĞU
Az önceki iki rahatsızlıkta bahsetmiş olduğum tıkanırca yeme ataklarının rahatsızlık versiyonudur. Yine DSM 5 tarafından tanımlanmıştır. Bu rahatsızlık kapsamında olağandan fazla yemek, aç olunmamasına rağmen aşırı yemek, atak esnasında yeme üzerinde kontrolü kaybetmek ve çok fazla yediğinden utandığı için
yalnız yeme gibi davranışlar görülür. Ataklardan sonra bir suçluluk ve depresyon duygusu gelişir. Bu rahatsızlık obezite, diyabet ve kalp rahatsızlıkları gibi çok ciddi durumlara yol açabilir.
ORTOREKSİYA NERVOZA
Yazıya başlarken demiştim ya her şeyin başı sağlıktır diye, Ortereksiya Nervoza’nın da öyle. Çünkü ON’nın da çıkış noktası sağlıktır.Kişi ilk önce herkesin yapması gerektiği gibi sağlıklı beslenmeyi hayatının önemli bir parçası haline getirir. Buraya kadar her şey çok mantıklı di mi? Ama zaman geçtikçe bu parça bir takıntı haline dönüşür. İşte burası sıkıntının başlangıcıdır. Kişi sadece ve sadece iyi tanıdığı malzemeleri alır, bunları sadece güvendiği ve bildiği mutfak gereçlerini kullanarak hazırlar ve pişirir. Zararsız bir takıntı gibi görünse de aslında kişinin sosyal yaşantısını büyük ölçüde etkiler. Bir süre sonra kişi yemek yeme ihtimali olan hiç bir ye
re gitmez. En güvendiği yer de kendi evi olduğu için evden dışarı çıkmaz. İşleri önemli değildir onun için. Sosyal ortamını da önemsemez. Hayat varsa yoksa sağlıklı beslenmektir onun için. Ve işte kaçınılmaz son gelmiştir. Yalnızlık. Artık kimseyle görüşmüyor, hiç bir iş yapmıyordur birey. DSM tarafından tanımlanmamış olsa da böyle bir rahatsızlık mevcuttur. Diğer kardeşlerinden onu ayıran ise bu bireylerin tek amaçlarının sağlıklı olmak olmasıdır.
BİGOREKSİYA
Bu rahatsızlık ise günümüzün güzellik/yakışıklılık algısının getirdiği bir bozukluk aslında. Kısacası kaslı olmaya takıntılı olmak. Bu bireyler hayatlarını kaslı olmak üzerine kurarlar ve asla yetinmezler. Her ne kadar kaslı olurlarsa olsunlar kendilerini hep çelimsiz olarak algılarlar. Algıladıkça da daha çok çalışırlar. Uzun süre spor salonunda geçirme gibi davranışlar sergilerler. Fakat bu da yetmez. Steroit kullanımı ve protein tozu tüketimi oldukça yaygındır. Aynalardan uzak kalamazlar. Vücut geliştirmeye takıntılıdırlar. Genelde depresif ve sinirli olur bireyler. Bir gün spora gitmedikleri zaman panik olurlar. Egzersizleri, sosyal hayatlarının ve ailelerinin önüne geçer. Vücut Dismorfisi Hastalıkları Vakfı’ndan Rob Wilson: “Spor salonuna giden erkeklerin %10’unda bu rahatsızlığın olduğunu biliyoruz.” bile demiştir. Erkek dediğine çok takılmayın. Erkeklerde oran daha fazla olsa da her iki cinsiyette görülebiliyor bu rahatsızlık. Çoğunlukla da bireyler doktora ya da diyetisyene gitmiyor.
Bu yazımda bahsettiğim rahatsızlıkların hepsi ancak ve ancak profesyonel yardım alınarak çözülebilir. Kendi sağlığınız için doktora ve diyetisyene gitmekten çekinmeyin.