Diyetler, insanlar için hep başlayıp biten bir şey olmuştur. Ve hep de ertelenebilir bir şey. Mesela o gün akşam yemeğe çıkmışsanız ve siz diyette olduğunuzu söylüyorsanız, size hemen bir tavsiye gelir masanın diğer tarafından; “yarın başlarsın”. Öyle ki bununla ilgili “en güzel diyet yarın başlanandır” diye bir söz de var Türkiye’de. Bu sözü kim söylemiş bilmiyorum ama diyetle bi sorunun olduğu açık. Bu durum diyetin nasıl tanımlandığı ile ilgili temelde. Diyet aslında bir kişinin günlük beslenmesini oluşturan her şeydir. Ama bu öne çıkan zayıflama planları hep diyet adıyla çıktığı için toplumda genellikle öyle kullanılıyor. Tabi insanların diyetlerden sürekli çekinmesinde diyetlerin de hiç payı yok değil. Diyetlere genel olarak baktığınızda hep bi kısıtlama bi sınırlandırma görürsünüz. İşte birinde ekmek ve ürünleri yasaktır, birinde şeker yasaktır, birinde de kahvaltıda 5 zeytin vardır 6.’sı yasaktır. E doğal olarak bu kısıtlamalar insanların gözünü korkutuyor, ve insanlar çekiniyor. Bu kısıtlamaları kaldıran bazı diyetler de vardır. Bugün de o diyetlerden birini anlatacam sizlere. Zayıflama vaadi de var. Hadi şu merakınızı giderelim.
Diyetimizin adı Shangri-La. Tıpkı Fulton Diyeti gibi kitap kökenli bi diyettir. Kitabın yazarı da Seth Roberts. Bu arkadaşımız psikoloji profesörüdür. Diyetinin temeli bireysel tecrübelere dayanmaktadır, yani bilimsel bir diyet değildir. Şimdi gelelim niye böyle bir giriş yaptığıma Çünkü bu diyette kişi istediğini istediği kadar yiyebilir. Böyle diyet mi olur diyorsanız olur, yani oluyormuş. Diyette psikolojik iştah diye bir terim var. Bu psikolojik iştahı tetikleyen en önemli unsur da tat. Yediğimiz şeyin tadı ne kadar güzelse o kadar çok iştah duyar ve yeriz. İşte burada diyet diyor ki sizin öğün aralarında tadını çok beğenmeyeceğiz ya da tatsız bir şeyler yemeniz gerek. Bu ara öğün için de bize belirlediği iki besin var. Birincisi şekerli su. İkincisi ise değişebilir nitelikte bir şey. Tatsız yağ. Bu ulaşabilme durumuna göre light zeytinyağı, fındık yağı veya ceviz yağı. Bu iki besini ara öğünlerde yani yemeklerden 1-1.5 saat önce tüketerek formunuzu koruyacağınızı söylüyor Roberts. Sistem şöyle; her gün, öğün öncelerinde toplam 100 ile 400 kalorilik besini tat almadan almanız gerekiyor. Bunu yaptıktan önce ve sonra da bir saat boyunca hiç bir tat almamanız gerekiyor. (su içebilirsiniz, bu sefer bildiğiniz su). Bunun dışında serbestsiniz, normal hayatınıza devam edebilirsiniz Tat almamak için de yukarıdaki besinleri öneriyor. Bu kalori değerleri yaklaşık 2-4 yemek kaşığı yağ eder. Ya da 2 su bardağı şekerli su. Roberts aynı zamanda diyabetli hastaların şekerli su yerine sadece yağ kullanabileceğini söylemiştir.
Sonuç olarak bu diyetin hiç bir bilimsel tarafı yoktur. Sadece kişisel deneyimler sonucu ortaya sürülmüştür. Bir kitap yardımıyla da kitlelere yayılmıştır. Eğer bilimsel tarafına gelecek olursak şekerli su tüketimiz kan şekerinizi birden yükseltecektir. Yüksek şekerin başta diyabet olmak üzere bir sürü zararı vardır vücuda. Bu kadar kaloriyi de yağdan karşılamanız yağdan gelecek enerji oranınızı bozacaktır. Oran da ya karbonhidrat lehine ya da protein lehine bozulur. Ki ikisinin de dezavantajı çoktur. Her iki sebepten de kilo alabilmeniz çok mümkün açıkçası. Tabi ki benden sadece anlatması. Ama siz yine de bilimsellikten şaşmayın derim.