Yaşadığımız Dünya canlılarla güzel değil mi? Küçüklükten beri bu öğretilmiştir bize; insan sosyal bir canlıdır. Canlı, hayatın temelidir. Belki de bu yüzdendir insanoğlunun Dünya dışı yerlerde canlı araması.Sabah kahvaltıda yediğimiz ekmekten, akşamları içinde huzur bulduğumuz yatağa kadar. Hepsi başka canlıların emekleriyle oluşturulmuş. Zaten bu yüzden diyoruz insan sosyal bir canlıdır diye. Birilerinin amacı bizim sadece aracımız oluyor. Bu da yaşamımızı çok kompleks ve diğer canlıların rutinleriyle sürdürülebilen bir hale getiriyor. Hele bazı ihtiyaçlarımız, bazen de sadece zevkimiz, için bir başka canlının yaşam hakkını elinden almak, her canlının eşit haklara sahip olduğunu düşünen insanları ayağa kaldırıyor. İnsanlar bu düşüncelerini hayatlarında radikal değişimlerle gösteriyor en iyi şekilde.. Bugüne kadar bir çok yaşam tarzından bahsettim sizlere. İlk olarak aklınıza veganlık ve hayvan hakları geldiyse frutaryen bir tanıdığınız yok demektir. Hayvan haklarını savunuyoruz tamam da Dünya’da canlı olarak sadece hayvanlar ve insanlar mı var? Hayır tabii ki. Bitkiler de var. Bu akım bitkileri korumayı bir değil. belki on adım ileri taşımış. Nasıl mı? Buyursunlar…
Bu akımın vejeteryanlığın en sert hali olan veganlıktan bile daha katı kurallarla örülmüş olduğunu belirtmeliyim öncelikle. O yüzden de uygulanması çok meşakkatli. Yani az sayıda taraftar bulabilmiş kendine. Dünyada frutaryenizm (fruitarianism) olarak anılan bir beslenme biçimine sahip frutaryenler, sadece et ya da et ürünlerinden, hayvansal veya hayvanlar üzerinde test edilen ürünlerden uzak durmakla kalmayıp sebzeleri de hayatlarından çıkarıyorlar. İşte bu açıdan veganlıktan daha zor. Çünkü veganların tutundukları belki de en önemli daldı sebzeler. Frutaryenler, bitkilerin de yaşama hakları olduğunu ve tüketilirken acı çektikleri düşünmeleri sebze tüketmemelerinin temeli. O yüzden sebzelerin toplanmasına da karşılar. Onlara göre acı topraktan ayrılırken başlıyor. Gelelim esas soruya: Frutaryenler sebzelere kıyamazken meyveleri neden ve nasıl tüketiyorlar? Cevabı basit, çünkü frutaryenler meyvelerin ağaçlar tarafından bırakıldığına ve insanlar ya da hayvanlar tarafından yenildiklerinde çekirdeklerin çok daha farklı yerlere ulaşabileceğini düşünüyorlar. Bildiğiniz gibi boşaltım sonucu meyvelerin çekirdekleri çok daha geniş alanlara ulaşabiliyor ve yetişebilecek daha fazla yer bulabiliyorlar. Bu da frutaryenlerin gönül rahatlığıyla meyve tüketmelerinin önünü açıyor. Peki ne yiyorlar? Yaban mersininden hurmaya, hindistan cevizinden avokadoya kadar çeşit çeşit meyveyi taze olarak tüketebiliyorlar. Onun dışında kurutulmuş meyveler de var tabi. Ama Güneş’te kurutulanlar yalnızca.Buradan da rahmetle anmış olayım, Apple’ın kurucusu Steve Jobs’un da frutaryen olduğu söylentiler arasında. Frutaryenizm, temel olarak beslenme düzenini kökten değiştirerek vücudun vitamin ve mineral yönünden doygun olmasını sağlıyor. Kabuklarıyla tüketilmesi lif de sağlıyor. Ama bunu yapması ile bitmiyor her şey. Bir de madalyonun diğer yüzü var, yani dezavantajları. Özellikle B grubu vitaminleri, omega-3 gibi faydalı yağ asitleri ve protein kaynağı olmadığı için frutaryenizmin de uzun dönem uygulanması önerilmiyor. Vücudun yapı taşları olan proteinlerin kaybı özellikle kaslar üzerinde çok olumsuz sonuçlara yol açabilir.