ACILAR SARMIŞ DÖRT BİR YANIMI: ACI VE KIRMIZI BİBER

Bugün  size acılı bir şeylerden bahsedecem. Aslında iki ayrı yazı konusunu, sürekli bana birbirini çağrıştırdığı için tek bir yazıda toplama kararı aldım. Bunlardan biri acı diğeriyse kırmızı biber. İsterseniz acı ile başlayalım. Ama önce acının ne olduğunu ve onu nasıl algıladığımıza hakim olmak lazım.  Ondan da önce şu ayırımı yapmak gerekir ki yanlış anlaşılmalar olmasın. Bu yazıda bahsettiğimiz acı fiziksel bir acı değil tabi ki, bazı maddelerin dilimizde ve cildimizde bıraktığı yanma hissinden bahsediyoruz. Acı kaynağı olabilecek bilmediğimiz pek çok bitki vardır ama toplum içinde acı, biberden sorulur.  Peki biz bu acıyı nasıl algılıyoruz, bunu düşündünüz mü?  Biberlerin acı olmasını sağlayan kapsaisin adlı bir madde vardır. Dilimizde de TRPV1 adlı bir reseptör. TRPV1 aslında sıcaklığa duyarlıdır ama kapsaisin de onu aktif hale getirebiliyor. TRPV1 aktifleşince üzerinde bulunduğu siniri uyarıyor ve sinirsel iletim beyinde sonlanıyor.. Acıyı böyle hissediyoruz işte. Hani TRPV1 aslında sıcağı algılıyor demiştim ya işte bu yüzden acı yediğimizde etrafta olmayan bir sıcaklık hissederiz.

 

Acının ilk olarak nasıl keşfedilip soframıza geldiğine dair yaptığım araştırmalar sonuçsuz kaldı maalesef. Ama günümüzde yapılan çalışmalar acının insan sağlığına çok olumlu etkilerinin olduğu yönünde. PlosOne dergisinde yayınlanan çalışmaya göre acı kırmızı biber tüketmek, özellikle kalp rahatsızlığı ve felce bağlı ölüm riskini %13 oranında azaltıyor. Daha önce yapılan çalışmalar, kapsaisin maddesinin obeziteyi engellediğini, sağlıklı kan akışını sağlayan hücresel ve moleküler mekanizmaları etkinleştirdiğini, aynı zamanda bağırsak florasını değiştirip bağışıklık sistemini dolaylı olarak etkileyen antimikrobiyal özelliklere sahip olduğunu ortaya çıkarmıştı. Prof. Dr. Benjamin Littenberg ve ekibi, kapsaisin maddesinin özelliklerinin ölüm riskini azaltmada önemli bir faktör olduğunu işaret etti.  Kapsaisin maddesi aynı zamanda metabolizmayı hızlandırıcı bir özelliğe sahiptir. Metabalizmayı da hızlandırmak daha fazla kalori yakımına neden olabilir.

 

 

Bu kadar faydasına rağmen acının abartılması alerjik sorunlara ve sindirim sorunlarına yol açabilir, bağırsak florasını bozabilir. Flora bozulunca da ishal olabilirsiniz. Faydaları var tamam ama kendinizi ve vücudunuzu çok zorlamamanız gerekir.

 

Yazımın ikinci kısmına hoş geldiniz. Bu kısmın ne ile ilgili olacağını biliyorsunuz zaten. Kırmızı biber. Kırmızı biber yeşil biberin bir türüdür. Ama yeşil biberden farklı olarak içerdiği bir sürü madde vardır. Tabi bunların yararları da. En ön plana çıkan iki özelliği ile başlamak istiyorum . Antioksidan ve C vitamini. Kırmızı biber en çok C vitamini içeren besindir. Genelde turunçgiller olarak bilinir ama değil. C vitamini bir çok kanser oluşumunu engeller. Cilt sağlığı için gereklidir. Doğal bir laksatiftir. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Antioksidan da vücudumuzdaki zararlı olan serbest radikaller ile tepkimeye girerek onları nötrler. Vitamin olarak da A, E ve B vitamini içerir. Doğal bir ağrı kesicidir. Mide asidini de düzenler. Mineral olarak da potosyum içerir, bu da kalp krizi riskini azaltır.

Kırmızı biber bir çok şekilde tüketilebilir. Dolması, salatası, turşusu ya da direk közlenmiş olarak…  Baharat olarak tüketimi yaygındır. Sadece acı olması sebebiyle de tüketimi vardır. Ancak kırmızı biberde de dikkat edilmesi gereken bir konu vardır. Adı aflatoksin. Aflatoksin aslında bir mikotoksin. Yani küflerin ürettiği zehirli bir madde. Aflotoksin oluşmasının temel nedeni aflotoksin oluşumunu sağlayan küflerin besine bulaşmasıdır. Aflotoksin oluşumunu engellemek için nem oranını düşürmek ve küf oluşumunu engelleyecek soğukluğu sağlamak gerekir. Bu koşullar olmadığı için en çok geleneksel kurutma yollarında aflotoksin oluşur. Bir diğer önemli konu da pişirme. C vitamini pişirmeye dayanıksızdır ve pişirme esnasında kaybolur.