Gün geçmiyor ki yeni bir besin hayatımıza girmesin. Hatırlarsınız önce kinoa ve chia ile başlamıştı bu furya. Daha sonra keten tohumları, amarantlar… Sonra bu besinler için tarifler türetildi ki insanlara seçenek oluşturulsun. 40 yıldır tanıdığınız arkadaşınız size birden kinoalı kısır ikram eder oldu. Belki de hayatınızda ilk defa chia ile tanıştınız beklemediğiniz bir anda. Ya da belki de çayınıza şeker yerine stevia kattınız bugün. Demek istediğim şu ki insanoğlu besin anlamında hayatına girenlere çabuk adapte oluyor. Bunu kötü olarak tanımlamıyorum, yanlış anlaşılmasın. Sadece diyorum ki bu besinler iyi araştırılmalı ve körü körüne bağlanılmamalı; çünkü besinlerin avantajları kadar dezavantajları da olabiliyor. Şimdi gelelim esas konularımıza. Çoğul eki kullandım çünkü bugün iki konumuz var. İlk önce konuğum karabuğdayı tanıtmak isterim sizlere. Sonra diğerine geçeriz zaten. E madem bugün gündemimiz yoğun, vakit kaybetmeyelim o zaman.
Karabuğday kuzukulağıgiller familyasının minik bir üyesi. Greçka olarak da biliniyor. Serin ve kurak iklimleri sevdiği için Türkiye’de pek yetiştirilmiyor. Her ne kadar adında “buğday” kelimesi geçse de gluten içermiyor. Bu yüzden çölyak hastaları için iyi bir seçenek. Bu yönü ile tanınıp ön plana çıksa da faydaları da görmezden gelinemez. Öncelikle iyi bir bitkisel protein kaynağıdır. 100 gramında 11-14 gram protein bulunur. Lizin aminoasidi bakımından en zengin tahıllardan biridir. Kinoadan protein içeriği daha az olmasına karşın nişasta içeriği daha fazladır ki bu nişasta işlenmiş ürünlerde yağ yerine kıvam vermek için kullanılabilir. Karabuğday mineral tarafında da çok güçlüdür. Manganez, bakır, potasyum, magnezyum, demir ve fosfor içerir. Ayrıca içerdiği çözünür ve çözünmez lifler onu bir sindirim sistemi dostu yapıyor. Karabuğdaydaki antioksidanlar da adından söz ettiriyor. Rutin, tanen ve kateşin gibi polifenol antioksidan bileşikleri bulunur içinde. Karabuğdayın vitamin içeriklerini ise bilerek sona bıraktım. Çünkü burası konularımız arasında bir bağlantı noktası. Karabuğday içerdiği B2, B3, B5, B6 ve folatla öne çıksa da çok önemli bir vitamin daha içeriyor. Az önce antioksidanları sayarken “rutin” diye bir kelime kullandım. Rutin aynı zamanda bir vitamin. Kısaca P1 vitamini olarak geçiyor. Peki ne işe yarıyor derseniz yazımızın ikinci konu başlığına hoş geldiniz.
NEDİR BU P1 VİTAMİNİ
Rutin diğer adıyla P1 vitamini dolaşım sağlığı için önemli bir vitaminidir. Zayıf damarlardan kaynaklanan kanamaların durdurulmasında önemlidir. P1 vitamini basur ( hemeroid ) sorununda oldukça etkili olarak kullanılmaya başlanmıştır. Varis ve cilt morarması tedavilerinde de etkin bir şekilde kullanılmaktadır. ayrıca rutin vücudun C vitaminini absorbe etmesine yardımcı olur . Ayrıca ciltteki kolajeni korumaktadır. Kolajen bir çeşit proteindir ve memelilerde bol miktarda bulunmaktadır. Yaşlandıkça vücuttaki kolajen miktarı azalmaktadır. Kolajen yapısının korunması sağlıklı ve genç görünümlü bir cilt yapısı için çok önemlidir. Bu açıdan P1 vitamini gençlik iksiri olarak da adlandırılıyor.
P1 vitamini damarların güçlenmesi için gerekli bir vitamindir. Yüksek tansiyonu düşürücü etkisi vardır ve kuvvetli bir serbest radikal yok edici antioksidandır. Fenolik bir antioksidan olan rutin’in süperoksit radikalleri temizleyebileceği kanıtlanmıştır. Şeker hastalığına bağlı gelişen göz sorunları, kanamayı durdurucu etkisinden dolayı yukarıda bahsi geçen hemeroid, varis, diyabetik kanamalar,ülser, doğum ve adet kanamaları, diş eti kanamalarında, fayda sağlayabilmektedir. Görüldüğü gibi P1 vitamini dolaşım sağlığı ve cilt sağlığı açılarından önemli ve vazgeçilmez. Peki nerelerden bulup da alacağız P1 vitaminini. Rutin ( P1 ) vitamini en çok karabuğday içerisinde bulunmaktadır, bunun dışında; turunçgillerde, marulda, kivide, yeşil çayda, soğanda, kuşburnunda, ıspanakta, lahanada, yeşil çayda, biberde ve yer fıstığında az miktarda, turunçgil kabuklarında bol miktarda bulunmaktadır. Burada bahsettiğim turuncu olan dış kabukları değildir, dış kabuğuyla içi arasında kalan ve çoğumuzun soyduğu beyaz kabuktan bahsediyorum. Artık o beyazları soyarken iki kez düşünürsünüz.