Herkese merhaba. Artık 2018 yılındasınız. Umarım yılın geri kalanı da umduğunuz gibi geçer. Umduğunuz gibi geçmesi için önce sağlıklı olmanız, onun için de iyi beslenmeniz gerekiyor. Obezitenin yaygınlaşması ile bu hastalıktan mağdur olan insanlar televizyonlarımıza konuk olmaya başladı. E tabi ilgi çeken neyse o var televizyonlarımızda. Neyse, hepimiz televizyonda sabah programlarına konuk olan aşırı şişman insanları görmüşüzdür. Veya ona da gerek yok. Aşırı şişman insanların mağduriyetlerini konu edinen bi dolu program var. En popüleri şu sıralar TLC kanalında yayınlanan “Ağır yaşamlar” . İnsanların mağduriyetlerinin ekrana taşınması tabi ki etik açıdan hiç doğru değil. Ama bundan daha kötü bir şey varsa o da bu programın yeterli reytingi alıp yoluna devam etmesidir. İnsanlar hep daha kötüyü görmek isterler ve kendileri öyle olmadığı için mutlu olurlar. Ama maalesef hayat televizyondaki insanlar için o kadar güzel gitmiyor. Medya fenomeni olduktan sonra o insanlar başka insanların hakarete varan yorumlarına maruz kalıyorlar ve zaten çökmüş durumda olan iç dünyaları ağır bir darbe daha alıyor. Hani ölümü gösterip sıtmaya razı ettirmek diye bi atasözü var ya. Medyanınki de o hesap. Bize aşırı şişmanları gösterip bizi diyetlere yönlendiriyor. Her diyetin de bir maliyeti oluyor tabi. Çoğunlukla da maddi. Şuradaki yazımda sizlere bazı beslenme mitlerinden bahsetmiştim. O yazının en sonunda sağlıklı yağların da olduğunu ve vazgeçilmez bir parçamız olduğunu söylemiştim. İşte o yağlardan biri omega-3. Bugünkü konuğum da çok uzun yollardan geldi benim için. Ve omega-3 ile dolu. İşte eğrisiyle doğrusuyla norveç somonu.
Sombalığı, som balığı ya da somon olarak adlandırılan balıkların hepsi Salmoniformes sınıfının Salmonidae familyasına ait olsalar da aslında bu familyanın farklı cinslerindenlerdir. Rengi alışageldiğimiz beyaz et sınıfına pek uymaz. Daha çok pembeye kaçan turuncu renkte etlere sahiptirler. Çok yağlı oldukları için kızartmaya uygun değildirler. Yağlarının faydalı olmaları bi yana saf da değildir. Balıkların vitamin içeriklerini ele alacak olursak; B grubu vitaminlerden tiamin (B1), riboflavin (B2), niasin (B3), pridoksin (B6), B12 ve yağda eriyen vitaminlerden A ve D’nin iyi kaynakları olarak kabul edilirler. Omega-3 yağ asitlerinin kalp-damar sağlığına iyi geldiğini bilmeyeniniz yoktur herhalde. Zaten kanıtlanmış olduğundan çok fazla yoruma mahal vermiyor omega-3. Yalnız bu yağ etin içinde değil, balıkların anatomisine uygun olarak derisinde depolanıyor. O yüzden pişirilmeden balığın derisinin çıkarılması çok yanlış bir hareket olur. Zaten biz etini yediğimiz için amacımız o yağın ete geçmesi ve vücudumuza almamız. Omega-3’ün başka bir kaynağı olan ceviz yazıma da bi göz atmak isteyebilirsiniz. Somon aynı zamanda minerallersden de zengindir. Mesela iyot ve selenyum. Yapılan çalışmalar her 4 kadından birinde özellikle gebelerde iyot eksikliğinin olduğunu gösteriyor. Gebeler somon tüketerek hem omega-3 hem de iyot alabilirler. Selenyum ise vücudumuzun bağışıklığına destek olduğu gibi hücrelerimizi oksidatif stresten korur.
Peki bir diğer soru. Aldığınız somon güvenilir mi? Dünya’daki somon üretiminin yaklaşık %60 kadarı Norveç’ten sağlanmaktadır. Sürdürülebilir ve konrollü bir avlanma sistemi için çalışan çeşitli kuruluşlar vardır. NIFES, WWF, MSC bunlardan bazılarıdır. Yani Norveç’te işler sıkı tutuluyor. Türkiye’deki gibi gelişigüzel avlanılamıyor. Bu kuruluşların izlediği çeşitli politikalar sayesinde balıkların yetiştiği ortamlar gerek balığın beslenmesi gerek sıcaklık gibi koşullar açısından uygun olmaktadır. Ülkemize Norveç’ten gelen balıklar sudan çıktıktan sonra 3-4 gün içinde İstanbul’a gelmektedir. Soğuk zincir kırılmadan 2 haftadan fazla taze kalabilmektedir. Ama ithal olmasının dezavantajı da maliyet. Nispeten tezgahtakilerden pahalı olabiliyor.