Hayat bir koşuşturmaca hepimiz için. Sadece çok şanslı ya da çok azimli insanlar sevdikleri şeyin peşinden koşturma şerefine nail oluyorlar. Yani çoğumuz için bu koşuşturmaca bir zorunluluk olup bir rutine dönüşüyor. Bu koşuşturmaca sırasında kaybettiğimiz ve ihmal ettiğimiz çok şey oluyor. Ama “Sağlıkla Beslen”in bugünkü konusu kaybettiklerimiz değil, ihmal ettiklerimiz. Mesela neyi ihmal ediyoruz? Dinlenmeyi ihmal ediyoruz, uykumuzu ihmal ediyoruz ve her ne kadar farkında olmasak da beslenmemizi ihmal ediyoruz. Bu yazıda da buna değineceğiz zaten. Bu koşuşturmaca arasında yeterli ve dengeli yemek yapmaya vaktinizin olmadığının farkındayım. İşte orada da büyüğünden küçüğüne gıda firmaları dondurulmuş hazır gıdalarla yardımınıza koşuyor. E teknolojinin hayatımızın ortasına yerleşmesi ile bizim de işimize geliyor. Pratiklik sağlıyor sonuçta. Hadi bu ürünler bize zaman kazandırırken başka ne gibi riskler kazandırıyor bakalım.
Öncelikle şu bir gerçek ki dondurulmuş hazır gıda sektörü yurt dışında çok daha fazla gelişmiş. O yüzden araştırmaların büyük çoğunluğu yurt dışı kaynaklı. Ama Türkiye için de böyle bir araştırma yapılsa sonuç çok farklı olmaz, hatta daha bile kötü olabilir sonuçları. Çünkü dondurulmuş gıdadan bahsediyoruz ve bu da demek oluyor ki üretim aşaması kadar saklama ve depolama aşamaları da çok önemli. Doğru koşullar her zaman 0 Fahrenheit yani yaklaşık -18 Celsius derece olmalı. Ki bu koşulları sağlamak ve sürdürebilmek ciddi bir maliyeti de beraberinde getirir. Saklama ve depolama için gerekli koşulların sağlandığından pek emin değilim Türkiye için. Peki bu koşullar tam olarak sağlanmadığında ne olur? İlk örneğimiz Bangladeş’ten. 20 tane dondurulmuş hayvansal üründen alınan örneklere göre ürünlerde en çok rastlanan bakteriler şöyle sıralanmış; Staphylococcocus spp. (24.56%), Alcaligene spp. (17.54%), Klebshiella spp. (12.28%). Geriye kalan ve daha az rastlanan bakteriler ise Enterococcus spp., Aktinobasillus spp. ve Proteus spp. olarak sıralanmış (1). İkinci örneğimiz ise daha spesifik. EFSA’nın (European Food Safety Authority) dondurulmuş mısır üzerine yaptığı araştırmalarda, dondurulmuş mısırın daha önce Avusturya, Danimarka, Finlandiya, İsveç ve Birleşik Krallık’ı etkilemiş olan Listeria monocytogenes bakterisinin kaynağı olduğunu söylemiştir. Bu konuyla ilgili 32 olay vardır ve 6 tanesi ölümle sonuçlanmıştır (2).
Ancak dondurulmuş ürünlerdeki tek risk bakteriler değildir. Şekerin donup kristalleşmesini ve ürünün tadını bozmasını engellemek için daha önce de bahsettiğimyüksek fruktozlu mısır şurupları sık sık kullanılır.Yüksek fruktozun sık tüketilmesi de kansere neden olabilmektedir. Aynı zamanda dayanıklılığı arttırmak için nişasta da kullanılır. Bu ürünlerin sık kullanılması diyabete yakalanma riskini arttırabilir. Aynı zamanda dondurulmuş ürünler trans yağ açısından zengindirler. Trans yağın vücutta birikmesi sonucu ilk aşamada LDL yani kötü kolestrol artar ve daha sonraki aşamalarda damar tıkanıklıklarına ve kalp krizlerine neden olabilir.
Bu yukarıda anlattıklarım sadece aklıma gelenler ve araştırmamın sonucunda ulaşabildiklerim. Daha birçok katkı maddesi kullanılmaktadır tadı ve dayanıklılığı iyileştirmek için. Siz mutlaka alacağınız ürünün etiketini dikkatlice okuyun. Dondurma işleminin bakterileri öldürmediğini ve sadece pasif hale geçirdiğini unutmayın. Yani ürün dondurucudan çıkarıldığı anda süreç tekrar başlar ve bakteriler aktifleşir. Aynı sebepten çözülen bir ürün asla tekrar dondurulmamalıdır. Onun dışında uygun şartlar altında dondurulan ürün zamanla besin değerini kaybeder ama tehlikeli olmaz.
KAYNAKÇA:
(1)-https://www.nlm.nih.gov/
(2)-https://www.efsa.europa.eu/en/press/news/180322