Hayatımızın her alanında olduğu gibi yemek seçimlerimizde de kolaya kaçıyoruz. Hazırlanması uzun sürmeyen, bizi uğraştırmayan besinleri daha çok tercih ediyoruz. Dondurulmuş gıdalara talebin artması bu yüzden. Belki de bu yüzden meyveleri çok tercih ediyoruz. Pişirme derdi yok, hazırlama süreci yok direk yemeğe hazır. Tamam, avokado gibi büyük çekirdekli meyvelerle biraz uğraşmak gerekiyor ama birkaç istisnanın olması meyvelerin pratik olmadığı anlamına gelmez. Bu açıdan Türkiye’de yaşayanların avantajlı olduğunu söylemek gerekir; çünkü Türkiye farklı iklim tiplerini bir arada barındırıyor ki bu da demek oluyor ki çeşit çeşit meyve yetişebilir. Bu doğru ama meyveleri ailelerine göre sınıfladığımızda görüyoruz ki en çok narenciye yetiştiriyoruz. Peki narenciyeleri ne kadar tanıyoruz? Bugün size tanıtmak istediğim narenciyerden biri var elimde. Ona artık “yabancı tat” demek ne kadar doğru bilmiyorum ama hakkında bilmedikleriniz olduğunu biliyorum. Bilinmeyenler için devam…
Narenciyelerin tipik bir özelliği de kabuklarının içlerinden acı olması. Ama kumkuat için durum böyle değil. Kumkuatın kabuğu içinden daha tatlıdır bu yüzden de suyu ekşi ile acı arasında bir tada sahiptir. Kumkuat Çin orijinli bir narenciyedir. Ama şimdi Türkiye de dahil birçok ülkede yetiştirilmekte. Kumkuat Çince’de “altın portakal” anlamına gelmekte. Kumkuatın bir sürü farklı türü var, ama en yaygın olanı küçük bir portakala benzeyen lokmalık kumkuat. Lokmalık olması ve kabuğuyla yenmesi kumkuatı çok pratik yapan ve çekici kılan bir özelliği. 100 grama denk gelen yaklaşık 5 tane kumkuat 71 kaloridir ve 16 gram karbonhidrat, 2 gram protein, 1 gram yağ ve 6,5 gram lif içerir. Vitamin olarak A ve C vitaminlerinin, mineral olarak da kalsiyum ve manganezin iyi bir kaynağıdır. 100 gramı günlük önerilen C vitamininin %73’ünü karşılar. Bu da bağışıklık sisteminizi güçlendireceği anlamına gelir. A vitamini içeriği ise göz sağlığını destekleyeceğini gösterir. Bunların dışında birkaç B vitaminini, E vitaminini; demir, bakır, çinko, magnezyum ve potasyum minerallerini az miktarda da olsa içerir. Kumkuatın ağırlığının %80’ini su oluşturmaktadır. Ve yüksek su içeriği lifle birleşince kumkuat sindirim sağlığınız için önemli bir parçaya dönüşüyor. Ayrıca lif içeriğinin insülin ve glikoz dengesini ayarlayarak diyabetin de kontrol altına alınmasına yardımcı olduğunu unutmayalım.Ama kumkuatın başka başka özellikleri de var. Mesela antioksidan içeriği. Kumkuat flavoidlerle birlikte fitosterol diye bir bileşik daha içeriyor. Bu fitosterol vücutta kolesterolün emilmesine engel oluyor ve kandaki düzeyini azaltabiliyor. İçerdiği diğer antioksidan ise kanser ve kalp rahatsızlıkları gibi kronik hastalıkların riskini azaltıyor.
Kumkuatın en yaygın tüketim şekli soymadan ağza atmaktır. Sadece turunçgil kabuklarına alerjiniz varsa kumkuatı pas geçmenizi söyleyebilirim. Kumkuattan reçel ve marmelat da yapabilirsiniz, kabuğuyla salatanıza, kekinize, kurabiyenize de doğrayabilirsiniz. Evet, kumkuat pişirilebilir istenirse. Çünkü zaten küçük ve çekirdekleri de yenebiliyor.
Kaynaklarım:
1)https://www.healthline.com/nutrition/kumquat
2)https://www.organicfacts.net/health-benefits/fruit/health-benefits-of-kumquats.html