Hep bahsediyorum ya, evet çok bahsediyorum biliyorum?, beslenme halka indirgenmiş bir konu. Yani herkes birine akıl verme, yalan yanlış bildiğini satma derdinde. Ama onlara da hak vermiyor değilim bir yerde. Çevremizde yani sosyal medyada, haberlerde, programlarda ve bilumum yayın organlarında o kadar çok bilgi karmaşası var ki etkilenmemek elde değil. Böyle olunca herkes ruhunu tatmin eden bilgiye sığınıyor. Ve istiyor ki herkes tarafından bildiği bilinsin. İşte o kahve içme bahanesiyle gelip bildiklerini satmaya çalışan komşunuz onlara bir örnek. Ya da ezkaza yanlarına gittiğiniz çok bilmiş teyzeler. Bir de bu insanların otomatik cevap gibi kullandıkları bazı cümleler vardır. Mesela kemik erimeniz varsa size önerilecek şeylerin çoğunluğu süt ve süt ürünleridir. Halbuki susam sütten çok daha fazla kalsiyum içermektedir. Susam önermemelerinin nedeni de içinde çok yağ bulunmasından değil hani, tamamen otomatikleşmiş. Kalsiyum eşittir süt. Başka bir örnek verelim. Grip olmuşsunuz yani bağışıklığınız düşmüş. Hemen akıllara turunçgiller gelir. Niye mi? C vitamininden. Tamam da C vitaminini çok daha fazla içeren besinler de var. Zaten onlar bilinmediği için bu kadar otomatikleşmiş cevaplar. Örnekler uzatılabilir, ama ben uzatmamalıyım. Bugün biraz arka planda kalmış ama aslında meyve tabaklarının en üstünde yer almayı hak eden bir konuğum var. Azıcık aşağıda sizi bekliyor.
Eğer kivi hakkında anlatacaklarımın bu kadar olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Son bir şey daha var. Kivinin kabuğu. Biliyorum çoğunuz, ben de dahil, kiviyi yerken kabuğunu soyuyorsunuz. Ama soymayın. Sadece çok iyi yıkayın. Peki neden? Kivinin kabuğu, sizi bir sürü sindirim probleminden koruyacak olan lifle yani posayla, hücresel büyüme için ve gebelik durumunda nöral tüp defektlerinin riskini azaltmak için gerekli folatla ve antioksidan etki gösterecek biraz daha E vitaminiyle doludur. Kabuğu da tüketerek lif oranını %50, folatı %32 ve E vitaminini %34 oranında arttırmış olursunuz.