TATLI KRİZİNE AKDENİZ İKLİMİNDEN CEVAP: KEÇİBOYNUZU

Bu konuya size çok tanıdık gelebilecek bir başka konuyla giriş yapmak istedim. Tatlı krizi. Belki de başımıza gelen ve bizi en çok mutlu eden kriz. İstediğiniz tatlıya ulaşmak için olağanüstü bir arzu uyanır içinizde önce. Sonra o tatlıya ulaşmak için adımlar atarsınız. Ve nihayet elinizdedir tatlı.  Her zaman bu kadar kolay olmayabilir. Ama siz bir yolunu bulursunuz çünkü arzuluyorsunuzdur onu. Yemek yemek o noktada bir ihtiyaçtan ziyade keyiftir sizin için. Kalori saymak o an için fuzuli bir işlemdir. Tek odak noktanız odur bir süreliğine. Her şey gibi bunun da bilimsel bir açıklaması vardır elbette. Tatlı krizi kan şekerinizin dengelenememesi yani birden düşmesiyle oluşur. Bunun yanında anormal açlık, halsizlik, uyuma ihtiyacı, yorgunluk  hissediyorsanız ve dikkat etmenize rağmen kilo kontrolünü sağlayamıyorsanız insülin metabolizmanızda bir sorun olabilir. Bir test yaptırarak bundan emin olabilirsiniz. İnsülinde bir sorun olmasa bile bu kriz düzensiz beslenme ile de başınıza gelebilir. İnsanlar, tatlı krizlerini bastırabilmek için bazen yolları önemsemezler. Ne pahasına olursa olsun o tatlıya ulaşırlar. Tabi Türkiye’de tatlıya ulaşmak pek zor olmasa da yurt dışında bu sebeple hırsızlıklar bile yapılmış. Bunun bir cezai indirimi olmuyor elbette. Hani demiştim ya kalorileri saymazsınız diye. Hakikaten de öyle. Tatlı krizini bastırmak genelde çok kalorili bir iştir. Uzun zamandır tatlı kriziyle başa çıkmak için alternatif ve doğal yollar aranıyordu. O yollardan biri de Türkiye’de bulundu ve bugün de benim konuğum oldu. Keçiboynuzu. Şimdilerde çok popüler. Hem doğal hem tatlı hem de daha düşük kalorili olmasıyla dikkatleri çekmiş durumda. Bir sürü tarifte yer aldı. Bir sürü yeni ürün de sürüldü piyasaya. Mesela keçiboynuzu ezmesi. Artık bu çikolataya bile alternatif gösterilen baklagile yakından bakmanın zamanı geldi diye düşünüyorum.

 

Keçiboynuzu, baklagiller familyasından olup Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü topraklarda yetişen, içindeki meyveleri yenen yeşil çalı veya ağaç formunda bulunan bir bitkidir. Şekli nedeniyle bu ismi almış olan bitkinin ağacı yıl boyunca yeşil kalmaktadır. Keçiboynuzunun ortalama %35’i düşük yapılı karbonhidratlardan,  yaklaşık %40’ı da nişastadan oluşmaktadır. Yağ oranı oldukça düşük olup ancak %1’dir. Fosfor, çinko, kalsiyum ve E vitamininden zengindir. Bunların yanında A, B2, B3 ve D vitaminleri de içerir. İçeriğindeki doğal şeker sebebiyle doğal bir enerji ve güç deposudur. Nişastadaki amilopektin ve pektin moleküllerinin su tutma özelliği vardır. Bu yüzden ishal diyetlerinde sıkça yer verilir nişastaya. Keçiboynuzu tozu da içerdiği nişastadan dolayı özel ishal mamalarında kullanılmaktadır. Keçiboynuzu, bronşları açması ile de tanınır ve akciğer sağlığı için kullanılır. Ayrıca keçiboynuzunun yapraklarının kurutulup öğütülmesi ile de keçiboynuzu unu elde edilmektedir. Bu şekilde hamur işlerinde de yerini alıyor keçiboynuzu. Keçiboynuzunun içerdiği gallik asidi de es geçmemek gerekir. Gallik asit, diğer tüm fenolik bileşikler gibi serbest radikalleri nötralize eden güçlü bir antioksidandır. “Toxicological Sciences”‘ta yayınlanan Mart 2006 tarihli bir çalışmada, gallik asidin çok önemli anti enflamatuar özellikler taşıdığı ve sitokinler ve histaminler gibi  enflamatuarların kimyasal aktivitelerini engellediği belirtilmiştir. Keçiboynuzu içeren gavajlar (yüksek enerji içeren karışımlar) ve farklı farklı kürler hazırlanmaktadır. Siz de küçük bir araştırmayla bu kürlere ulaşabilirsiniz. Bu kürler cinsel sağlık için de kullanılabilmektedir. Keçiboynuzu genel olarak sağlıklı bir besindir ama aşırı tüketildiğinde mide bulantısı ve baş dönmesine neden olabilmektedir.  Şekere dikkat edilmelidir ve sürekli kan inceltici ilaç kullananların tüketmeye başlamadan doktora danışmaları gerekmektedir.