Vücudumuzun Detoksifikasyonundan Sorumlu Glutatyon Nedir? Ne İş Yapar?

“Çok mu sağlıksız besleniyorsunuz, çok mu alkol tüketiyorsunuz, karaciğerinize kötü mü davranıyorsunuz? Detoks yapın geçer” minvalindeki söylemleri çok duyuyor olabilirsiniz. Ama artık bu durumun böyle olmadığını, detoks diyetlerinin bu kadar güçlü etkilerinin olmadığını ve artık vücudun detoksifikasyon mekanizmasını hızlandırmak için kabak suyundan daha farklı şeylere ihtiyacımız olduğunu bilimsel olarak da kanıtlandı¹. Ama şimdi konumuz “detoks” saçmalığı değil, onu başka bir yazıda konuşuruz. Bizim bugünkü konumuz ise glutatyon. Yani vücudun detoksifikasyon mekanizmasının belki de en önemli molekülü. Peki ne kadar tanıyoruz kendisini, ne kadar biliyoruz?

Glutatyon Nedir?

Glutatyonu aslında vücudumuzun kendi kendine oluşturabildiği bir antioksidan olarak tanımlamak mümkündür. Bu antioksidan sistein, glisin ve glutamik asit (glutamat) amino asitlerinin bir araya gelmesi ile oluşur. Çoğu antioksidanın aksine glutatyon, vücutta üretilebildiği ve C vitamini, E vitamini ve Q10 gibi antioksidanların yeniden kullanılmasını ve faydalarını arttırdığı için “usta (master) antioksidan olarak da anılır.

Glutatyonun temel olarak iki formu vardır; aktif ve pasif glutatyon. Aktif glutatyon (GSH), serbest radikalleri nötrledikten sonra pasif forma (GSSG) dönüşür. Neyse ki vücudumuzdaki glutatyon redüktaz enzimi sayesinde GSSG GSH’ye geri dönüştürülür. Glutatyon vücudumuzdaki her hücrede bulunur ve o hücreleri korur. Ama karaciğer hücrelerine baktığımızda glutatyonun karaciğer hücrelerinde diğer hücrelerden 10 kata kadar daha fazla konsantrasyonda olduğunu görürüz.

Glutatyonun Detoksifikasyon Görevleri

Bilindiği üzere “toksin” kelimesi zehir, haliyle “detoksifikasyon” da zehirsizleştirma anlamına gelmektedir.  Vücudumuzdaki birçok biyokimyasal reaksiyona ev sahipliği yaptığı için vücudun detoksifikasyon merkezi de karaciğerdir.  Glutatyon da en çok bu yüzden karaciğerde bulunur.

Vücudun doğal detoksifikasyon mekanizması iki faz altında incelenebilir. Birinci fazda vücudumuza giren kadmiyum, pestisitler, insektisitler, herbisitler ve ağır metaller gibi zehirli maddeler karaciğerde çeşitli enzimlerin etkisi ile daha az zararlı ara ürünlere dönüştürülürler. Ancak bu sırada bazı serbest radikaller açığa çıkar. Glutatyon o serbest radikalleri nötralize eder.

Glutatyonun detoksifikasyon mekanizmasındaki ana görevi ise ikinci fazdadır. Karaciğerde oluşturulan ara ürünlere bağlanarak onların zararlı olduklarını işaret eder ve glutatyon-S-transferaz enzimi ile birlikte bu kimyasal maddeleri, suda çözünen vücuttan atılabilecek forma dönüştürerek böbreklerden atılmasını sağlar. Böylece vücudumuz glutatyon sayesinde toksinlerinden kurtulmuş ve arınmış olur.

Glutatyonun Besin Kaynakları

Glutatyonun yapısında sülfür molekülleri bulunur. Bu yüzden sülfür içeren besinler glutatyon üretimini arttırabilir. İçeriğinde doğal olarak glutatyon bulunan besinler ise;

  • Brokoli
  • Karnabahar
  • Brüksel lahanası
  • Çin lahanası
  • Sarımsak
  • Soğan
  • Taze soğan şeklinde sayılabilir.

Ama glutatyon içeren besinleri tüketmekle glutatyonu artıramayız. Çünkü oral yolla alınan glutatyonun vücudumuzda emilimi çok azdır ve glutatyonun doğrudan bir taşıma mekanizması yoktur. Saf glutatyonu vücudumuza almanın en iyi yolu ise damar içi enjeksiyondur. Diyette glutatyonu daha çok tüketmek yerine ise 2019 yılında yayınlanan şu çalışmaya göre diyeti E, B6 ve C vitaminleri ile ve selenyum, magnezyum mineralleriyle zenginleştirmek glutatyonun üretimini artıracaktır.

 

KKaynaklarım:

  1. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4684116/#:~:text=Glutathione%20is%20involved%20in%20the,POPs%2C%20many%20oxidative%20chemicals).
  2. https://www.healthline.com/health/glutathione-benefits